DİABETES MELLİTUS
Tip1 Diabet:
- Pankreasın beta hücreleri immün sistem tarafından yıkıma uğrar.
- İnsülin sekresyonu yoktur.
- Hastaya düzenli olarak insülin enjekte edilmesi gerekir.
Tip2 Diabet:
- İnsülin vardır ancak etkinliği azalmıştır veya hücrelerde insüline karşı duyarsızlık oluşmuştur.
- Genelde 40 yaş üstünde ve obezlerde görülür.
- Diyet, egzersiz, antidiabetik ilaçlar veya insülin tedavisi ile tedavi edilir.
Hücrelere glikoz girişi sağlıklı olmadığından enerji ihtiyacı için yağ asitleri kullanılır.
Yağ asitleri katabolizması sonucu ortaya çıkan keton cisimciklerinin artışı ile kan pH’ı düşer ve ketoasidoz meydana gelir. Bu durumdaki hastalarda ağızda aseton kokusu vardır.
Depolardan kan yoluyla hücrelere taşınan lipidler, damar duvarında birikerek ateroskleroza neden olabilir.
Diabetin teşhisi genelde rutin kontrollerde konur.
Diabet Belirtileri:
- Glikozüri, Hiperglisemi: Açlık kan şekeri 120, tokluk kan şekeri 200’ün üstündedir.
- Polidipsi: Aşırı sıvı kaybına bağlı aşırı sıvı alımı.
- Polifaji: Aşırı yeme.
- Poliüri: Aşırı idrara çıkma.
- Kilo kaybı.
- İnsülin yetmezliği olan bazı hastalarda: Bulantı, kusma, letarji(Uyuşukluk), konfüzyon(Zihin bulanıklığı), ketoasidoz.
- Kontrol altına alınmamış diabette: Stomatit, gingivitis, kandidiazis, dilde ağrı-yanma hissi, tat alma duyusunda değişiklikler, xerostomia, bilateral parotis hipertrofisi, ağız mukozasında anjiyopatiler
Diş Hekimliği Açısından Önemi:
>Az plak ve diştaşı oluşmasına karşın agresif periodontal yıkım görülebilir.
>Yara iyileşmesinde gecikme vardır:
- Hücreler glikoz ihtiyaçları karşılanamadığı için yeterli beslenemez.
- Kollojen sentezinde bozukluk oluşur.
- Kande şeker artmasıyla akım yavaşlar.
- Bölgeye yeterli miktarda oksijen ve savunma hücresi ulaşamaz.
- Enfeksiyona yatkınlık artar.
>Ağızdaki tüm fokal odaklar titizlikle temizlenmelidir.
>Kontrol altında olmayan hastalarda sekonder enfeksiyonu önlemek amacıyla cerrahi işlem öncesi profilaksi uygulanır.
>Hastalarda andrenalinsiz lokal anestezikler kullanılmalıdır:
- Adrenalin kan glikoz seviyesini artırır.
- Adrenalin kanlanmayı azaltarak doku iyileşmesini geciktirir.
>Böbreklerden itrah olan ilaçların dozları iyi ayarlanmalıdır, mümkünse hiç kullanılmamalıdır.
>Tedavi öncesi hastaların kan basıncı ve nabız ölçümleri yapılmalıdır.
>Genel anestezi uygulaması risklidir.
ATEŞLİ ROMATİZMA
Akut romatizmal ateş (Buyyot hastalığı), üst solunum yollarında A grubu beta hemolitik streptokoklarca (S.pyogenes) yapılan bir enfeksiyondan (tonsilit, farenjit) 1–3 hafta sonra ortaya çıkar.
Tüm kollojen dokuyu ilgilendiren sistemik bir enfeksiyondur.
Akut dönemindeki en gürültülü bulgu eklem tutulumu olduğu için eskiden bir eklem hastalığı olarak kabul edilmiştir.
Hastalığın kesin tanısı için iki majör veya bir majör ile iki minör bulgu yeterlidir.
Akut Romatizmal Ateş Belirtileri:
Majör Bulgular:
>Artrit
>Kardit
>Chorea: İskelet kaslarında istemsiz kasılmalar, koordinasyon bozukluğu
>Eritema marginatum: Deriden kabarık olmayan kenarları kıvrıntılı, koyu kırmızı deri lezyonları
>Subcutan nodüller: Genellikle büyük eklemlerin ekstansör yüzeylerinde ve dirsekte bulunan 10 mm’den küçük nodüller
Minör Bulgular:
>Ateş
>Atralji (Eklem ağrısı),
>Kısa süre önce geçirilmiş üst solunum yolu enfeksiyonu
>Laboratuvar bulguları:
- ASO (Antistreptolisin-O antikoru) 800 üstü
- Sedimentasyın hızı 100 üstü
- CRP pozitif
- Boğaz kültüründe streptokok üremesi
Diş Hekimliği Açısından Önemi:
>Kalp tutulumu görülebilir (Endokardit)
>Edinsel kalp kapak hastalıklarının büyük kısmı ateşli romatizmaya bağlıdır.
>İşlemler öncesi enfektif endokardit oluşturmamak için profilaktik antibiyotik tedavisi yapılmalıdır.
>Anamnezde hastanın “Sık sık üst solunum yolu enfeksiyonu” hikayesi dikkate alınmalıdır.
>Tedavilerde iatrojenik fokal enfeksiyon odakları oluşturulmamalı.