Diş Hekimlerini Yakından İlgilendiren Hastalıklar/ Kan Hastalıkları

ANEMİ

Anemi, dolaşımda kırmızı hücre oranının(hematokrit) azalmasını veya hemoglobin konsantrasyonun düşmesini ifade eden genel bir terimdir.

  • eritrosit yıkımın artması
  • eritrosit kaybı sonucu gelişebilir.
  • Hematokrit (HCT): %44–46
  • Hemoglobin konsantrasyonu: Normali erkekte; 14–17gr/dl, kadında;12–15gr/dl
  • Ortalama hücre hacmi (MCV): Normali 80–96 fL. Mikrositik ve Makrositik anemileri ayırmada kullanılır.
  • Ortalama hücre hemoglobini (MCH)
  • Ortalama hücre hemoglobin konsantrasyonu (MCHC) olası problemin tespitinde yardımcı olur.
  • Baş ağrısı, kulak çınlaması, serebral anoksiye bağlı ayağa kalkınca baş dönmesi(ortostatik hipotansiyon)
  • Ekstremitelerde uyuşma, iğnelenme ve göz önünde sinek uçuşmaları
  • İştahsızlık, bulantı görülebilir.
  • Deri ve mukoza solukluğu ciddi anemilerde ve özellikle konjuktiva ve tırnak yataklarında belirgindir. Oral mukoza solukluğu da görülebilir. El ayası çizgilerinde kayıp hemoglobin seviyesinin 7 gr/dL’nin altına düştüğünde görülebilir.
                             Soluk Konjuktiva
                              Kaşık tırnak
  • Nörolojik bulgular: Beyin hipoksisine bağlıdır. Baş ağrısı, baş dönmesi, konsantrasyon bozukluğu, pernisiyöz anemide parestezi, derin duyu kaybı ve yürüme güçlüğü vardır.
  • Aşırı kan kaybı(menstruayon, GİS kanamaları, peptik ülser, karsinoma )
  • Azalmış demir alımı veya absorbsiyonu (çölyak hastalığı)
  • Artmış kırmızı kan hücresi ihtiyacı (gebelik, büyüme) durumlarında oluşur.
  • —Serum demir bağlama kapasitesi artar
  • —MCV düşer
  • —MCHC düşer (orta şiddetlide)
  • —Hb düşer
  • Yaşlılık
  • Gastrit (H.Pylori enfeksiyonuna bağlı)
  • Hipotroidizm bulunabilir.
  • Oral mukozada yamalar şeklinde eritemli ve atrofik alanlar bulunabilir. Şiddetine göre yaygınlık artabilir ve dilin parlak düz ve hiperemik olduğu Muller Hunter Glossiti oluşabilir. Dilin etkilenmesi %50–60 hastada görülür.
            Muller Hunter Glossiti
  • Angular stomatit yaygın değildir
  • Aftöz stomatit görülebilir, orta ve üstü yaşlarda ülserasyonlar görüldüğünde pernisiyöz anemiden şüphelenilmelidir. Rekürrent aftlar folat eksikliğinde de görülebilir
  • Hemoglobin 9 g/dL’nin , hematokrit %30’un altında ise çok yüksek risk vardır. Değerler normalleşinceye kadar özellikle cerrahi müdahale yapılmamalıdır.
  • Hastalarda dokulara giden oksijen azlığından dolayı enfeksiyon riski artmış, iyileşme yavaşlamıştır. Atravmatik çalışılmalıdır.
  • Hemoglobinin 10gr/L nin altındaki değerlerinde kanama riski unutulmamalıdır.
  • Elektif cerrahi işlemler hastane ortamında gerçekleştirilmelidir.
  • Dalak fonksiyonel değilse oluşan immundefekt için profilaktik antibiyotik tedavisi uygulanmalıdır.
  • Aspirin kullanılmamalıdır. Parasetamol ve kodein kullanılabilir.
  • Fokal odaklar radikal olarak temizlenmelidir.
  • Solunumu deprese edici sedatifler verilmemelidir.

TALASSEMİ

Otozomal dominant geçişli bir grup hastalık olarak karşımıza çıkar. Akdeniz, orta doğu ve asya ırklarında yaygındır.

  • Beta zincirinde iki kusurlu genin bulunması talassemi major (Cooley anemisi veya Akdeniz Anemisi) tablosunu oluşturur. Yaşamın ilk yılında tespit edilir.
  • Eritrositler hassastır ve ancak birkaç gün yaşayabilirler. Oksijen ihtiyacını karşılamak için hematopoez 30 kat artar (eritrositler fonksiyonel olmasa da) bu da kemik iliğinde, dalakta ve lenf bezlerinde hiperplazi ile sonuçlanır (ekstramedüller hematopoez)
  • Tedavisi ömür boyu kan nakli(bu da aşırı demir birikimi ve organlarda toksisiteye neden olabilir) veya kemik iliği nakli şeklindedir.
  • Dalakta büyüme; aşırı kan yıkımı ve demir birikimine neden olursa alınabilir. Yaşam süresi hastanın tedaviye tahammülüne bağlıdır, aksi taktirde doku hipoksisi artar, ciddi bakteriyel enfeksiyon gelişir ve kalp hastalığı da duruma eklenerek hasta kaybedilir.
                                                                      Hair on end

BEYAZ KAN HÜCRELERİNDEKİ BOZUKLUKLAR

Lökositler; mantar, bakteri, virüs ve parazitler gibi yabancı organizmalara karşı koruyucu kan hücreleridir.

  • Monositler ve lenfositler (agronulositler)
  • Steroid tedavisi
  • Akut kanamalar
  • Siklik nötropeni
  • Viral enfeksiyonlar
  • Kanser kemoterapisi
  • Enfeksiyöz mononükleoz
  • Herpes virüs enfeksiyonlarına rastlanır.
  • Bu ülserler diğer ülserlerden farklı olarak çevresinde enflamasyon görüntüsü vermezler ve nekrozla karakterizedirler. Düzensiz ağrılı derin ülserlerdir. Ülserler pis kokuludur.
  • Fokal odaklar bu hastalarda hayatı tehdit eden bakteriyemi ve septisemilere yol açabilir. Bu hastalarda enfeksiyonlar için antibiyotik kullanılmalı ve odaklar kaldırılmalıdır.

TROMBOSİTLERDEKİ BOZUKLUKLAR

Trombositler hemostaz ve pıhtı oluşumunda gereklidirler.

Trombositopeniler:

  • Normal trombosit sayısı kanda 150000–400000 hücre/mm3 arasında değişir. Bu sayının altına düşmesine trombositopeni denir. 100.000’in altına düştüğü zaman klinik bulgular verir. Genellikle kazanılmış patolojilerdir.
  • Trombositopeni deri ve mukozalarda ekimoz, peteşi ve ameliyat sonrası kanamalara neden olur. Spontan dişeti kanamaları da sıktır.
  • Perioral bölge ve oral mukoza muayenelerinde lokal bir etylojiye bağlı olmaksızın görülen peteşilerde diş hekimleri trombositopeniden şüphelenmelidir
  • Vitamin B12 eksikliği, folat eksikliği.
  • Sistemik lupus eritamatozus, HIV, idiopatik trombositopenik purpura, aplastik anemi,
  • Splenomegali oluşturan patolojiler (artmış trombosit tutulumu görülür).
  • Hastalarda peteşi, purpura, dişeti kanaması, burun kanaması, GİS kanaması görülür.
  • Kronik formda 40.000’in üzerindedir ve hastalar hiçbir tedavi uygulanmadan izlenir.
  • Eğer kanama belirtileri varsa tedviye başlanır. Öncelik sırasına göre kortikosteroidler, splenektomi ve immunosupresif ilaçlardan yararlanılır.
  • Aşırı dişeti kanaması ve çekim sonrası aşırı kanama görülür. Deri altına spontan kanama olur, cerrahi müdahele ancak kan tranfüzyonundan sonra yapılmalıdır. Bu hastalara antikoagülan özelliği olan ilaçlar (aspirin, NSAI) verilmemelidir.

Trombositopatiler:

Sayısal trombosit bozukluğu değil kalitatif bozukluklardır. Kalıtsal veya edinilmiş olabilir.

  • Bernard Soulier (dev trombosit) sendromu sayılabilir.
  • Von Willebrant hastalığı kalıtsal pıhtılaşma bozukluğudur. Bu hastalarda kanama zamanı uzamıştır. Hastalarda peteşi, purpura, epistaksis menoraji gibi mukozal kanamalar görülür.
  • İlaca bağlı, beslenme eksikliği veya kanser kemoterapisine bağlı geçici trombositopenisi olan hastalarda diş hekimliği uygulaması acil değilse durum düzelinceye kadar ertelenmelidir. Geçici olmayan durumlarda veya acil durumlarda kanama ihtimaline karşı işlem öncesi trombosit transfizyonu gereklidir.
  • Trombositopenisi olan hastalar çoğu kez diş hekimine spontan olabilen dişeti kanaması şikayeti ile gelirler.
  • Cerrahi uygulamalar boyutuna göre trombosit sayısı en az 75000–100000/mm3 olduğunda yapılmalıdır.
  • Bu hastalarda aspirin, nonsteroid antienflamatuar ilaçlar kullanılmamalıdır.
  • Bazı trombositopeni hastalarında dalaktaki aşırı yıkımı önlemek amacıyla kortizon tedavisi uygulanıyor olabilir, bu durum da gereken önlemler alınmalıdır.
  • Üremi hastalarında özellikle kan üre nitrojeni (BUN)50 mg/dl’den fazlaysa kanama zamanı kontrol edilmelidir. Bu hastalarda dializ trombositopatiye bağlı kanama zamanı bozukluğunu düzeltebilir.
  • Von Willebrand hastalığında faktör VIII verilmesiyle fonksiyon bozukluğu giderilebilir. Bu tip hastalarda doktor konsültasyonu şarttır.

Yorum bırakın

I'M DENTIST sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et

Scroll to Top